Bir profesör konferans vermek için bir şehre gitmiş. Belirlenen saatte salona girmiş fakat ne görsün? Salonda yalnızca bir kişi oturmakta... Profesör bir an gururuna yediremeyip gitmeye niyetlenmiş... Ancak kendisini dinlemeye gelen kişiye saygısızlık olur diye dönmekten vazgeçmiş. Gidip kürsüdeki yerini almış fakat önce bir sorayım diye düşünmüş; Acaba bu kişi tek başına beni dinlemek ister mi?"
Profesör adama sormuş:
- "Beyefendi gördüğünüz gibi kimse gelmemiş bizi dinlemeye, salon bomboş. Ama siz bana ve fikirlerime değer verip buraya kadar zahmet etmişsiniz. Siz anlatmamı isterseniz ben konferansı yalnızca sizin için de sunarım. Ne dersiniz?"
Adam cevap vermiş:
- "Vallahi efendim ben anlamam! Ben seyisim. Ahıra bir at gelse de yem veririm, yüz at gelse de yem veririm!"
Profesör mesajı almış. Hatta biraz da aşka gelip kürsüye çıkmış. Anlattıkça anlatmış, anlattıkça anlatmış... Normalde iki saatlik konuşma hazırlamışken bu hızla üç saat anlatmış, dört saat anlatmış, üstüne bir saat daha devam etmiş. Nihayetinde konuşmasını bitirip adama sormuş:
- "Beyefendi nasıl buldunuz konuşmamı? Beğendiniz mi?"
Adam cevap vermiş:
- "Vallahi efendim ben anlamam! Ben seyisim. Ahıra bir at gelse de yem veririm, yüz at gelse de yem veririm! Ancak; ahıra bir at gelirse diğer doksandokuz atın yemini de tek o ata vermem!"
Kaynak: Anonim
Etiketler: karşındaki kadar, hikaye, profesör, seyis, konferans, seminer, sempozyum, çalıştay
0 yorum:
Yorum Gönder