İnka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle yola koyulur. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu, kısa bir sürede yarılarlar.
Aynı hızla tempoyla biraz daha yol aldıktan sonra, yerliler kendi aralarında konuşup birden bire dururlar ve bulundukları yerde oturarak beklemeye başlarlar.
Tabii Avrupalı arkeologlar buna bir anlam veremezler. Saatler sonra, yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola koyulurlar. Sonunda tepenin üstündeki görkemli İnka tapınaklarına ulaşırlar.
Arkeologlardan biri yaşlı rehbere sorar:
"Hiç anlayamadım, niye yolun ortasında oturup saatlerce yok yere bekledik?"
Yaşlı rehberin cevabı o kadar güzeldir ki;
"Çok kısa sürede çok hızlı yol aldık, ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetişmesini bekledik."
Niye içimiz de hep bir eksiklik duygusuyla yaşadığımızı, niye mutlu olmayı beceremediğimizi, niye kendimiz olmayı başaramadığımızı ve "niye" ile başlayan daha bir dolu sorunun cevabını açıkça veriyor İnkalar'ın bu yaşlı torunu.
Çünkü kimilerimiz bu aptal hayat içinde o kadar hızla yol alıyoruz ki, ruhumuz çok geride kalıyor; hatta onu nerelerde unuttuğumuzu bile hatırlayamıyoruz.
Herkes bir arayış içinde, ama hiç kimse ne aradığını bilmiyor. Sanıyoruz ki çok paramız, sürekli yükselen bir kariyerimiz, bahçeli bir evimiz, spor bir arabamız olunca biz de çok mutlu olacağız.
Evet kimi zaman bunlara sahip oluyoruz ama ruhumuz yanımızda olmadan...
Kaynak: anonim
Etiketler: inka, arkeolog, maceracı, maceraperest, gezgin, turist, rehber, ruhlar, tapınak, inka şehri,
0 yorum:
Yorum Gönder