Bir gün New Yorkta bir grup iş arkadaşı yemek molasında dışarıya çıkarlar, gruptan biri kızılderilidir. O sırada öğle tatili vaktidir ve caddeler insanlarla doludur. Sürücüler kornalarını çalmakta, taksi sürücüleri müşteri bulmak için köşelerde bağrışmakta, sirenler çalmaktadır. Birden kızıldereli kulağına cırcır böceği sesinin geldiğini söyler ve aranmaya başlar. Arkadaşları bu gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam ederler.
Aralarından bir tanesi inanmasa da onunla birlikte aramaya devam eder. Kızılderili caddenin karşısına doğru yürür arkadaşı da arkasından takip eder ve o binaların arasında bir kaç tutam yeşilliğin arasında gerçekten bir cırcır böceği bulurlar.
Arkadaşı Kızıldereli'ye:
- "Senin insanüstü güçlerin var bu sesi nasıl duydun?" diye sorar.
Kızıldereli ise bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek arkadaşına kendisini izlemesini söyler. Kaldırıma çıkarlar, kızıldereli cebinden çıkardığı bir bozuk parayı kaldırımda yuvarlayarak atar, bir çok insan bozuk para sesinin ceplerinden düşen bir para mı diye sesin geldiği yöne doğru bakar.
Kızıldereli arkadaşına dönerek;
-"Gördün mü, önemli olan nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğine bağlıdır. Herşeyi ona göre duyar, görür ve hissedersin." der.
Yaşamın içinde de şikâyetlerimizi haksız çıkaran sesler saklıdır aslında. Kalabalık cadde kenarındaki bir parkta çocukların gülüşmeleri, işin en yorucu zamanında kulağımıza çalınan, çocukluğumuzdan kalan tatlı bir melodi ya da otobüs beklerken ayakucumuzda o günkü azığını arayan serçenin cıvıltısı... Yüreğimizi başka gürültüler işgal ettiyse, bu güzel şeylere kulak vermek mümkün değildir. Ama onlar oradalar ve dinlediğini, dilediğini duyan kulakları beklemekteler. Bugünden tezi yok neyi dinleyeceğimize siz karar verin ve yaşanan gizli seslerini kulak ardı etmeyin.
Kaynak: Anonim
Etiketler: para, değer, karmaşa, şehir hayatı, koşuşturma, telaş, ses, böcek, para sesi,
0 yorum:
Yorum Gönder