Bir ihtiyar ömrünün son zamanlarını yaşamaktadır...
Yola çıkmıştır, yanına aldığı azığı da bitmiş, aç ve susuz kalmıştır. Bir kasabaya gelir. Camiye gider.
Bir "Hoş geldin diyen" çıkmaz, perişan haline bakıp "bir ihtiyacın var mı?" diye soran olmaz.
Sadece boş ve donuk gözlerle ihtiyarı süzerler uzaktan.
Akşam olur namazını kılar... Yatsı girer, yatsıyı da kılar. Garibanı evine davet eden çıkmaz.
Tek başına camide, Allah’ın evinde kalır. Allah’ın misafiri olur.
Fakat o gece sabaha çıkamaz. Belki de açlıktır ölüm nedeni.
Sabah namazına gelen aynı ahalinin insanları ihtiyarın cesedini bulurlar. Yabancıya karşı son vazifelerini yaparlar. Yıkarlar, kefenlerler ve defnederler...
Gömüldüğünün ertesi gün ahali sabah namazına gelir.
O da ne; mihrapta bir kefen. Bir kağıt. Kağıtta bir şeyler yazılıdır:
"Biz size bir misafir gönderdik. Hem yorgundu. Hem de aç. Onu misafir etmediniz. Ne yedirdiniz ne de içirdiniz. Alın istemiyoruz. Sardığınız kefeniniz de sizin olsun..."
Gelen Allah'ın misafiri, sevgili kulu olabilir.
Kaynak: anonim
Etiketler: Tanrı misafiri, Allah dostu, cenaze, misafir, köy odası, misafirperverlik, konuk, konukevi, namaz, akşam, sabah, yatsı, ikindi, öğle
0 yorum:
Yorum Gönder